Semra Yeşil

Semra Yeşil


DÖRT MASADAN KIRK MASAYA

05 Kasım 2020 - 16:18

Küçük Menderes ile sulanan, büyüklü küçüklü yemyeşil tepelerin çevrelediği bir ovada, tarih boyunca pek çok farklı medeniyetin merkezi olmasının yanı sıra tarihin seyrini değiştirecek olaylara sahne olmuş bir yerleşim… Selçuk… Aslında Efes…
Artemis Tapınağı’ndan  Meryem Ana Evi’ne, St.Jean Kilisesi’nden İsa Bey Camiî’ne, Ayasuluk Kalesi’nden Keçi Kalesi’ne, Efes Müzesi’nden Çamlık Lokomotif Müzesi’ne,  tarihin değişik dönemlerine ait eserlerin ev sahibi…
Belevi Mozolesi, Yedi Uyuyanları, Pamucak’ı, Şirince’si, Matematik Köyü ile Selçuk… Sıcacıktır, sizi içine alıverir, eski bir dost gibidir, derdinize kulak verir, ana eli gibidir, dokunduğu yeri iyileştirir…
Ülkemizde turizm potansiyelinin artmaya başladığı dönemlerde yerli ve yabancı turistler tarafından en çok ilgi gören, uluslararası turizmin ilk merkezi.
Bu kadar önemli değere sahip iken aynı zamanda bir lezzet durağı…
Şehrin tam da kalbi denilebilecek bir noktadaki Selçuk Köftecisi ise sözünü ettiğimiz değerlerin yanına yakışacak ölçüde bir mekân.
Hikayesi 1959 yılında başlıyor. Şöyle ki;
Girit göçmeni bir ailenin oğlu olan İbrahim Uzun ile ortağı başlangıçta tren istasyonunun yakınında 4 masası olan “Lezzet Köftecisi”ni açarlar. Kendileri Girit'ten gelmelerine rağmen köftenin formülü Tekirdağ'dan gelmiştir. Ana malzemesi dana etine az miktarda kuzu eti ilave edilerek, çeşitli baharatlar ile hazırlanan köftenin lezzeti doyumsuzdur.
1960 yılında ortağının Almanya'ya gitmesi üzerine yoluna tek başına devam eden İbrahim Usta’nın dükkânı zaman içinde yer değiştirirken, masa sayısı da her geçen gün artar.
1981 yılına gelindiğinde oğlu Ahmet de artık bir köfte ustası olmuştur. Ahmet Uzun babasından işi devralır ve geliştirmek için kardeşi Ertan ile kolları sıvarlar.
Turizm acenteleri ile iş birliği yaparak yerli ve yabancı turizm dergilerinde yer alırlar. Kısa bir zaman içinde turistlerin uğrak yeri olmayı başarırken, Selçuk’ta düzenlenen Ulusal ve Uluslararası Festivaller’de kaliteli hizmet veren işletmelerin önde gelenlerinden olurlar. Pek çok turist grupları yemek molalarını burada verirken, şehre gelen ünlü isimler de köftenin tadına bakmadan geçmez olur. Uzun kardeşler işi babalarından öğrendikleri şekilde devam ettirirken, malzeme seçiminde de son derece özenlidirler. Tire, Ödemiş ve Bayındır'dan bağlantı kurdukları üreticilerin yetiştirdikleri hayvanların etlerini kontrollü bir şekilde alırlar.
2000 yılında dükkânın yıkılmasıyla, şimdiki yerlerine taşınırlar. Zaman içinde bahçesi de düzenlenerek ve standartları yükseltilir ve masa sayısı 40'a çıkarılır. Gelenekselliğe önem verirken yeniliğe de yelken açmayı ihmal etmezler. Zaman içinde temel ürün olan köfte, çöp şiş ve diğer et yemekleri yanında zeytinyağlı yemekler de yapılmaya başlanır. Bu defa da mutfağa Ahmet Bey'in eşi girer. Kendi zeytinlerinin mahsulü zeytinyağı ile pişirdiği Girit yemekleri yanında, otlar ile pek çok lezzetli meze üretir. Şevketibostandan arapsaçına, enginardan baklaya, yaprak sarmasından lahana sarmasına Dilek Hanım’ın elinden çıkar.
Gelinleri Alona Hanım’ın yarattığı, lokantanın favori lezzetlerinden olan “Artemis Tatlısı”nın esası keşküldür. Ancak üzerine dökülen üzüm pekmezi ve tahinden sonra bir de cevizle süslenince tadına doyum olmaz.
Zeytinyağlı, üzümlü Girit kurabiyesi Trivija... Yağda kızartılarak pişirilen, lokma benzeri lorlu, naneli Mizirapides... Naneli limonata... Saymakla bitmeyecek daha ne lezzetler var bir bilseniz.
Bir gün yolunuz buralara düşerse belki siz de denemek istersiniz. Hatta bence hem Ege’nin bu eşsiz Tanrıça Şehri’ni görmek, hissetmek, yaşamak, hem de bu çok değerli lezzet durağındaki doyumsuz yemekleri denemek için belki de özel olarak gelirsiniz.
Şimdiden afiyet olsun...    

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum