GLUTENSİZ KATKISIZ GURME LEZZETLER
KÖTÜ KALPLİ TRANSGENETİK BUĞDAY VE CAN DOSTU HAİN LAKTOZ...
12 Temmuz 2020 - 00:50 - Güncelleme: 12 Temmuz 2020 - 01:04
Son zamanlarda glüten ve laktoza karşı bünyelerimiz gittikçe daha fazla tahammülsüzlük gösteriyor. Bir çok sağlık sorunumuzun altından glüten ve laktoz intoleransı çıkıyor. Veya beslenmemizden glüteni, laktozu ve şekeri çıkarırsak bir çok kaynağı belirsiz sağlık sorunumuz iyileşiyor, kendimizi daha zinde, daha sağlıklı hissediyoruz. Ağrılar, hazımsızlık, ödemler, halsizlik, depresyon hali geçiveriyor, cilt sorunlarında, otoimmün hastalıklarda, düzelme başlıyor.
Yüzyıllardır insanoğlunun temel besini halini gelmiş olan buğday ve süte ne oldu da istenmeyenler listesinin başında gelir oldu?
Önce buğdayla başlıyalım : Giderek kalabalıklaşan dünya nüfusunu doyurmak adı altında farklı iklim koşullarına dayanıklı, kuraklığa dirençli, daha az tarım ilacı gerektiren, daha kaliteli, daha bol ürün için yaratıldığı iddia edilen genetiği ile oynanmış buğday artık atalarımızı doyuran buğday değildir. Hatta bilimsel oarak “bitki” dahi değildir. Bilim adamları, genetiğine müdahale edilmiş buğday yiyen insanoğlunun DNA’sında kimsenin ön göremeyeceği değişiklikler olabileceğini belirtiyorlar. Burada önemli bir not düşmek gerekir; transgenik buğdayı yaratan şirketlerle tarım ilaçlarını üreten şirketler aslında aynı şirketler…
Gelelim süt ve süt ürünlerinin içinde bulunan Laktoz’a : (Cerrahpaşa Tıp Fakültesi / Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın söyleşisinden alıntıdır)
"Süt sağlıklı bir içecekken, raf ömrünü uzatmak için pastörizasyon, yüksek ısı uygulaması (UHT) ve homojenizasyonla çok zararlı bir ürün haline getiriliyor. İçindeki tüm bakteriler ölüyor. Pastörizasyon, sütün vitamin ve mineralle zenginleşmesini engelliyor, sindirim enzimlerini tahrip ediyor, tahrip olan ve sindirilmeyen protein parçacıkları, bağırsaktan kanımıza geçiyor, vücut da bunları düşman olarak algılıyor ve bağışıklık sistemini tahrip ediyor. Homojenizasyon sırasında uygulanan basınçla moleküler yapısı değişen proteinler immün sistemi aşırı uyarıyor ve özellikle çocuklarda ileride diyabet, astım ve mültipl skleroz gibi ''otoimmün-kendi dokularını tahrip edici'' hastalıklara yol açabiliyor ''Süt, sağlam kemiklere neden olur'' yargısının artık kırılması gerekiyor. Süt kemikleri sağlamlaştırmıyor, tahrip ediyor.
Şeker’in baş düşmanımız olduğu ise zaten malum…
Peki bu durumda ne yapacağız nasıl besleneceğiz? Marketlerdeki ürünlerin neredeyse tamamı katkı maddeleriyle dolu. Buğday, arpa, yulaf, çavdar gluten içeriyor, süt ve süt ürünleri zararlı şeker zaten yasak… Geriye ne kaldı? diye düşünebilirsiniz. İşte bu noktada konu beslenmeden çıkıyor ve “yeni ve pozitif bir yaşam şeklini benimseme” halini alıyor.
Glutensiz, laktozsuz, şekersiz katkısız ne yiyebilirim ki? sorusunu sorduğunuzda artık beslenmenizi size dayatılanlara değil “kendi bilinçli seçimlerinize” göre yapmaya karar vermişsinizdir.
Glutensiz beslenme veya laktozdan şekerden arınmış bir beslenme sanıldığı gibi lezzetsiz şeyler yeneceği anlamına gelmez. Tam tersi çok daha yaratıcı ve lezzetli yemek yiyebilirsiniz. Bütün meyve ve sebzeler, et ve balık, bakliyatlar ve bir çok sağlıklı un türü ile zengin bir mutfak yaratabilirsiniz.
Bu tür beslenmenin en basit getirilerinden bir kaçını sıralıyalım :
1) KAYGI VE DEPRESYONUN AZALMASI
2) YEMEK SONRASI ŞİŞKİNLİK VE VÜCUTTAKİ ÖDEMLERDE AZALMA
3) SİNDİRİM SİSTEMİNİN DÜZENE GİRMESİ
4) ODAKLANMAYA VE KONSANTRE OLMADA ARTIŞ
5) SAÇ DÖKÜLMESİ VE TIRNAK GÜÇSÜZLÜĞÜ, CİLT DÖKÜNTÜLERİNİN ÖNLENMESİ
6) KANSIZLIĞIN AZALMASI
7) KISIRLIK, KEMİK ERİMESİ, BAĞIRSAK KANSERİ, OTOİMMÜN HASTALIK RİSKLERİNİN AZALMASI
8) SAĞLIKLI BESLENME VE YEDİKLERİN ÜZERİNE DÜŞÜNME, YARATICILIĞIN ARTMASI
9) KATKI MADDELERİNİN YAN ETKİLERİNDEN KORUNMUŞ OLMA
Son zamanlarda internetten kitapçıların raflarına her yerde glutensiz, katkısız, şekerden uzak beslenmenin yararları ve barsaklarımızın ikinci beynimiz olduğu üzerine sayısız çalışma bulabilirsiniz.
Yüzyıllardır insanoğlunun temel besini halini gelmiş olan buğday ve süte ne oldu da istenmeyenler listesinin başında gelir oldu?
Önce buğdayla başlıyalım : Giderek kalabalıklaşan dünya nüfusunu doyurmak adı altında farklı iklim koşullarına dayanıklı, kuraklığa dirençli, daha az tarım ilacı gerektiren, daha kaliteli, daha bol ürün için yaratıldığı iddia edilen genetiği ile oynanmış buğday artık atalarımızı doyuran buğday değildir. Hatta bilimsel oarak “bitki” dahi değildir. Bilim adamları, genetiğine müdahale edilmiş buğday yiyen insanoğlunun DNA’sında kimsenin ön göremeyeceği değişiklikler olabileceğini belirtiyorlar. Burada önemli bir not düşmek gerekir; transgenik buğdayı yaratan şirketlerle tarım ilaçlarını üreten şirketler aslında aynı şirketler…
Gelelim süt ve süt ürünlerinin içinde bulunan Laktoz’a : (Cerrahpaşa Tıp Fakültesi / Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın söyleşisinden alıntıdır)
"Süt sağlıklı bir içecekken, raf ömrünü uzatmak için pastörizasyon, yüksek ısı uygulaması (UHT) ve homojenizasyonla çok zararlı bir ürün haline getiriliyor. İçindeki tüm bakteriler ölüyor. Pastörizasyon, sütün vitamin ve mineralle zenginleşmesini engelliyor, sindirim enzimlerini tahrip ediyor, tahrip olan ve sindirilmeyen protein parçacıkları, bağırsaktan kanımıza geçiyor, vücut da bunları düşman olarak algılıyor ve bağışıklık sistemini tahrip ediyor. Homojenizasyon sırasında uygulanan basınçla moleküler yapısı değişen proteinler immün sistemi aşırı uyarıyor ve özellikle çocuklarda ileride diyabet, astım ve mültipl skleroz gibi ''otoimmün-kendi dokularını tahrip edici'' hastalıklara yol açabiliyor ''Süt, sağlam kemiklere neden olur'' yargısının artık kırılması gerekiyor. Süt kemikleri sağlamlaştırmıyor, tahrip ediyor.
Şeker’in baş düşmanımız olduğu ise zaten malum…
Peki bu durumda ne yapacağız nasıl besleneceğiz? Marketlerdeki ürünlerin neredeyse tamamı katkı maddeleriyle dolu. Buğday, arpa, yulaf, çavdar gluten içeriyor, süt ve süt ürünleri zararlı şeker zaten yasak… Geriye ne kaldı? diye düşünebilirsiniz. İşte bu noktada konu beslenmeden çıkıyor ve “yeni ve pozitif bir yaşam şeklini benimseme” halini alıyor.
Glutensiz, laktozsuz, şekersiz katkısız ne yiyebilirim ki? sorusunu sorduğunuzda artık beslenmenizi size dayatılanlara değil “kendi bilinçli seçimlerinize” göre yapmaya karar vermişsinizdir.
Glutensiz beslenme veya laktozdan şekerden arınmış bir beslenme sanıldığı gibi lezzetsiz şeyler yeneceği anlamına gelmez. Tam tersi çok daha yaratıcı ve lezzetli yemek yiyebilirsiniz. Bütün meyve ve sebzeler, et ve balık, bakliyatlar ve bir çok sağlıklı un türü ile zengin bir mutfak yaratabilirsiniz.
Bu tür beslenmenin en basit getirilerinden bir kaçını sıralıyalım :
1) KAYGI VE DEPRESYONUN AZALMASI
2) YEMEK SONRASI ŞİŞKİNLİK VE VÜCUTTAKİ ÖDEMLERDE AZALMA
3) SİNDİRİM SİSTEMİNİN DÜZENE GİRMESİ
4) ODAKLANMAYA VE KONSANTRE OLMADA ARTIŞ
5) SAÇ DÖKÜLMESİ VE TIRNAK GÜÇSÜZLÜĞÜ, CİLT DÖKÜNTÜLERİNİN ÖNLENMESİ
6) KANSIZLIĞIN AZALMASI
7) KISIRLIK, KEMİK ERİMESİ, BAĞIRSAK KANSERİ, OTOİMMÜN HASTALIK RİSKLERİNİN AZALMASI
8) SAĞLIKLI BESLENME VE YEDİKLERİN ÜZERİNE DÜŞÜNME, YARATICILIĞIN ARTMASI
9) KATKI MADDELERİNİN YAN ETKİLERİNDEN KORUNMUŞ OLMA
Son zamanlarda internetten kitapçıların raflarına her yerde glutensiz, katkısız, şekerden uzak beslenmenin yararları ve barsaklarımızın ikinci beynimiz olduğu üzerine sayısız çalışma bulabilirsiniz.
FACEBOOK YORUMLAR