Anafartalar Caddesi eski meyhaneler
Orhan Beşikçi'nin Kaleminden; Anafartalar Caddesi Çorakkapı- Mezarlıkbaşı güzergahında İzmir’in markalaşmış kasapları, bakkalları, lokantaları, lokmacıları, fırınları, helvacıları, turşucuları, çorbacıları, köftecileri, pastaneleri ve meyhaneleri bulunurdu. Bölgenin yerleşik insanları dışında Karşıyaka Alsancak, Güzelyalı ve İzmir’in bir çok yerinden tarihi caddeye alış verişe gelinirdi.

04 Ekim 2020 - 17:56 - Güncelleme: 06 Ekim 2020 - 01:26
Cadde üzerinde sağlı solu yer alan küçük esnaf meyhaneleri
balıkçılar , manavlar, Çiçek Pasajı’nı aratmayacak görüntü sergilerlerdi.
Müveddet, Kalender,Cavit, Beşir Baba,Süreyya,Kokoreççi Necmi,Yelki ,Refik
,Asmaaltı,Ankara ve diğerleri dönemin isim yapmış meyhaneleriydi.Her meyhanenin
kendine has dekoru işletme kuralları vardı.Meyhane vitrinlerine özenle yerleştirilmiş
mezeler,etrafa yayılan anason kokusu ister istemez size önünden geçtiğiniz mekanın
meyhane olduğunu anımsatırdı. Masaya oturur oturmaz usul bilen tecrübeli meyhaneciler
mezeleri önünüze azar azar getirir, abur cubur yiyenlere meyhane karın doyurma yeri
değildir diye ikazda bulunurlardı.
Oteller Sokağı girişinde İş Bankası’nın bulunduğu Şeyh Mustafa Aziz Efendi’nin kurduğu
Dergahın haziresi zamanla kaldırılıp, Müveddet Salonu adıyla içkili eğlence mekanına
dönüştürüldü .Dergahın harem selamlıklı konağının bodrum katında faaliyet gösteren
“Kalender Meyhanesi” gençlik yıllarımda ziyaret ettiğim ilk İzmir meyhanesiydi. En
etkileyici tarafı dekorunda Helenistik ve Roma dönemi izlerinin olmasıydı, meyhane
mahzen görünümündeydi. Prof.Dr. Oğuz Oyan’nın Babası Beşir Oyan’da caddenin eski
meyhanecisi olarak iz bıraktı. Meyhaneci Beşir Oyan savaş yıllarında öksüz kalmış yaşam
mücadelesini Akhisar’da at arabacılığı yaparak gerçekleştirmişti. Kemealtı’nda ilk kadın
garson çalıştıran meyhaneci olarak bilinen Beşir Babanın Altınpark’ta işlettiği meyhanesinin
hayatta olan müdavimleriyle konuştum, çalışkan titiz meyhaneciydi dediler.
İki kişinin birbirlerine yol vererek geçebileceği ayaküstü içki içilebilen, tekktekçi Doğan ve
Turhan Birli kardeşler sabah dükkânın önünde mangal yakar. Köfte piyaz, kokoreç,
zeytinyağlıları vitrine dizmeye başlayınca öğlen müşterileri birer ikişer gelmeye başlarlardı.
Bir zamanlar dillerden düşmeyen bestesini İsmet Nedim’in yaptığı, Gönül Yazar, Zeki
Müren,Behiye Aksoy,Müzeyyen Senar olmak üzere bir çok ünlü sanatçının plaklara
okuduğu hafızalara kazılmış unutulmaz “Agora Meyhanesi” şarkısının güftesini yazan Şair
Dr. Onur Şenli “O gün Anafartalar Caddesi’nde Kokoreççi Doğan’ın meyhanesine gidip
efkar dağıttım,meyhane sonrası şiiri gece geç saatlerde Mersinli’de yazdım demişti…
Gösterişi olmayan bu meyhanede profesörle çobanı yan yana sohbet halinde görebilirdiniz.
Meyhaneci Doğan Birli vefat edince cenazesi Çorakkapı Camisi’nden kaldırıldı. cami
avlusunda son yolculuğuna uğurlamaya gelenlere baktım hemen hepsi meyhanenin
müşterisiydi. Meyhane yaşatılsın diyenler ruhsat engeline takılınca İzmir’in en hareketli
meyhanesinden geriye sadece arkasında bıraktığı anılar ve “Kaybedilmiş müşteri servettir”
yazılı tabela kaldı…
Anafartalar Caddesi’nde 54 yıldır faaliyetini sürdüren Hayyam Meyhanesi'ni kıvırcık lakaplı
kurucusu dostum Ekrem Toprak’a, bana meyhaneni anlat dedim, bakın nasıl anlattı.
“Hayyam Meyhanesi’nin aşçısı, garsonu patronu bendim.Mevsim balıklarını müşterinin
tercihine göre ızgara,tava veya buğulama olarak pişirirdim.O yıllar balık bol,trança,mercan
,levrek,çipura, sardalye ne ararsan vardı.Vitrine balıkları,zeytinyağlı ve ızgaraları özenle
yerleştirip müşterilerimin beğenisine sunar, hazırladığım mezeleri azar azar servis ederdim.
Balıkçım sipariş ettiğim balıkları getirir bazen ben Urla’ya bizzat kendim balık almaya gider,
hazır gitmişken İskele’de meyhaneci Rebeka’nın dükkânına uğrardım. Meyhanende neden
tabak kırdırıyorsun dediğimde: kuzum insanlar birbirini kıracağına tabak kırsın derdi.
Bir dönem meyhanemde kırılması için ucuz tabaklar bulundurdum. Meyhaneme gelen
müşterimin adını bilmesem de hangi plağı sevdiğini bilir onu sevdiği plakla
karşılar,arkasından sırayla diğer müşterilerimin sevdiği şarkıları çalardım.Zengin bir plak
koleksiyonum vardı. Şükran Ay, Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Metin Oktay ve arkadaşları
İzmir’e geldiklerinde uğrarlardı.Kadehler şimdiki gibi limonata bardağı değildi,daha küçük
kadehler kullanılırdı,Müzeyyen Senar’ın farklı bir kadeh tutuşu vardı.
Servisimi yaptıktan sonra geri geri gider asla müşterime arkamı dönmezdim. Meyhanemde
her gün değişik mezelerim olurdu,masada son kadehler yudumlanırken marulun göbeğini
tabağa koyup yanında limonla beraber müessese ikramı olarak sunardım . Masadan masaya
tatlı muhabbetler zıtlaşmaya giderse buna izin vermez tedbirini alıp uyarılarda bulunur,alkol
duvarını aşan müşterimi taksiyle evine gönderirdim.Masalardan mevsim çiçekleri zambak,gül
karanfil,nergis eksik olmazdı. Boşnak lakaplı bir kabadayı vardı,nargile eşliğinde bir
yetmişlik arkasından bir de tek içerdi,mezesi yoğurt kaymağı ve burma tatlısıydı. Hemen
hemen her müşterimin ne içip yiyeceğini bildiğim için kendilerine sormadan servis yapardım.
Meyhaneme yeni gelmiş, tanımadığım müşteriyi diğer müşterilerden ayrı tutmaya dikkat
ederdim. Unutamadığım anım , gündüz vakti tanımadığım orta yaşlarda bir müşteri geldi
siparişini verdi,masasını donattım hizmette hiçbir kusurum olmadı.Sıra hesap ödemeye
gelince hapishaneden yeni çıktım param yok borcum olsun , sen bir iyilik daha yap beni
memleketime gönder dedi.Yiyip içen hesap ödemeyen müşteriyi Çanakkale Biga’ya kalkan
otobüsün şoförüne emanet ettim.Aradan 4-5 yıl geçti fuar zamanı meyhaneye çoluk çocuk bir
aile geldi yiyip içip keyifli saatler yaşadılar, hesabı öderken beni tanıdın mı
dedi,tanıyamadım dedim,yaşanan olayı anlatınca anımsadım. “Bana yaptığın iyiliği eşime ve
çocuklarıma anlattım, şimdi sana borcumu ödemeye geldim, hakkını helal et” deyip masaya
çok ciddi bahşiş bıraktı”
Hayyam Meyhanesi günümüzde aynı titizlikle Meyhaneci Nihat Sezgin tarafından işletiliyor.
Günümüzde caddede üç meyhane kaldı, tektekçi Doğan Birli ile adlarını bir yere not ettiğim
yazılmayı bekleyen başka meyhane ve meyhaneciler var, caddeden kimler geldi kimler geçti.
balıkçılar , manavlar, Çiçek Pasajı’nı aratmayacak görüntü sergilerlerdi.
Müveddet, Kalender,Cavit, Beşir Baba,Süreyya,Kokoreççi Necmi,Yelki ,Refik
,Asmaaltı,Ankara ve diğerleri dönemin isim yapmış meyhaneleriydi.Her meyhanenin
kendine has dekoru işletme kuralları vardı.Meyhane vitrinlerine özenle yerleştirilmiş
mezeler,etrafa yayılan anason kokusu ister istemez size önünden geçtiğiniz mekanın
meyhane olduğunu anımsatırdı. Masaya oturur oturmaz usul bilen tecrübeli meyhaneciler
mezeleri önünüze azar azar getirir, abur cubur yiyenlere meyhane karın doyurma yeri
değildir diye ikazda bulunurlardı.
Oteller Sokağı girişinde İş Bankası’nın bulunduğu Şeyh Mustafa Aziz Efendi’nin kurduğu
Dergahın haziresi zamanla kaldırılıp, Müveddet Salonu adıyla içkili eğlence mekanına
dönüştürüldü .Dergahın harem selamlıklı konağının bodrum katında faaliyet gösteren
“Kalender Meyhanesi” gençlik yıllarımda ziyaret ettiğim ilk İzmir meyhanesiydi. En
etkileyici tarafı dekorunda Helenistik ve Roma dönemi izlerinin olmasıydı, meyhane
mahzen görünümündeydi. Prof.Dr. Oğuz Oyan’nın Babası Beşir Oyan’da caddenin eski
meyhanecisi olarak iz bıraktı. Meyhaneci Beşir Oyan savaş yıllarında öksüz kalmış yaşam
mücadelesini Akhisar’da at arabacılığı yaparak gerçekleştirmişti. Kemealtı’nda ilk kadın
garson çalıştıran meyhaneci olarak bilinen Beşir Babanın Altınpark’ta işlettiği meyhanesinin
hayatta olan müdavimleriyle konuştum, çalışkan titiz meyhaneciydi dediler.
İki kişinin birbirlerine yol vererek geçebileceği ayaküstü içki içilebilen, tekktekçi Doğan ve
Turhan Birli kardeşler sabah dükkânın önünde mangal yakar. Köfte piyaz, kokoreç,
zeytinyağlıları vitrine dizmeye başlayınca öğlen müşterileri birer ikişer gelmeye başlarlardı.
Bir zamanlar dillerden düşmeyen bestesini İsmet Nedim’in yaptığı, Gönül Yazar, Zeki
Müren,Behiye Aksoy,Müzeyyen Senar olmak üzere bir çok ünlü sanatçının plaklara
okuduğu hafızalara kazılmış unutulmaz “Agora Meyhanesi” şarkısının güftesini yazan Şair
Dr. Onur Şenli “O gün Anafartalar Caddesi’nde Kokoreççi Doğan’ın meyhanesine gidip
efkar dağıttım,meyhane sonrası şiiri gece geç saatlerde Mersinli’de yazdım demişti…
Gösterişi olmayan bu meyhanede profesörle çobanı yan yana sohbet halinde görebilirdiniz.
Meyhaneci Doğan Birli vefat edince cenazesi Çorakkapı Camisi’nden kaldırıldı. cami
avlusunda son yolculuğuna uğurlamaya gelenlere baktım hemen hepsi meyhanenin
müşterisiydi. Meyhane yaşatılsın diyenler ruhsat engeline takılınca İzmir’in en hareketli
meyhanesinden geriye sadece arkasında bıraktığı anılar ve “Kaybedilmiş müşteri servettir”
yazılı tabela kaldı…
Anafartalar Caddesi’nde 54 yıldır faaliyetini sürdüren Hayyam Meyhanesi'ni kıvırcık lakaplı
kurucusu dostum Ekrem Toprak’a, bana meyhaneni anlat dedim, bakın nasıl anlattı.
“Hayyam Meyhanesi’nin aşçısı, garsonu patronu bendim.Mevsim balıklarını müşterinin
tercihine göre ızgara,tava veya buğulama olarak pişirirdim.O yıllar balık bol,trança,mercan
,levrek,çipura, sardalye ne ararsan vardı.Vitrine balıkları,zeytinyağlı ve ızgaraları özenle
yerleştirip müşterilerimin beğenisine sunar, hazırladığım mezeleri azar azar servis ederdim.
Balıkçım sipariş ettiğim balıkları getirir bazen ben Urla’ya bizzat kendim balık almaya gider,
hazır gitmişken İskele’de meyhaneci Rebeka’nın dükkânına uğrardım. Meyhanende neden
tabak kırdırıyorsun dediğimde: kuzum insanlar birbirini kıracağına tabak kırsın derdi.
Bir dönem meyhanemde kırılması için ucuz tabaklar bulundurdum. Meyhaneme gelen
müşterimin adını bilmesem de hangi plağı sevdiğini bilir onu sevdiği plakla
karşılar,arkasından sırayla diğer müşterilerimin sevdiği şarkıları çalardım.Zengin bir plak
koleksiyonum vardı. Şükran Ay, Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Metin Oktay ve arkadaşları
İzmir’e geldiklerinde uğrarlardı.Kadehler şimdiki gibi limonata bardağı değildi,daha küçük
kadehler kullanılırdı,Müzeyyen Senar’ın farklı bir kadeh tutuşu vardı.
Servisimi yaptıktan sonra geri geri gider asla müşterime arkamı dönmezdim. Meyhanemde
her gün değişik mezelerim olurdu,masada son kadehler yudumlanırken marulun göbeğini
tabağa koyup yanında limonla beraber müessese ikramı olarak sunardım . Masadan masaya
tatlı muhabbetler zıtlaşmaya giderse buna izin vermez tedbirini alıp uyarılarda bulunur,alkol
duvarını aşan müşterimi taksiyle evine gönderirdim.Masalardan mevsim çiçekleri zambak,gül
karanfil,nergis eksik olmazdı. Boşnak lakaplı bir kabadayı vardı,nargile eşliğinde bir
yetmişlik arkasından bir de tek içerdi,mezesi yoğurt kaymağı ve burma tatlısıydı. Hemen
hemen her müşterimin ne içip yiyeceğini bildiğim için kendilerine sormadan servis yapardım.
Meyhaneme yeni gelmiş, tanımadığım müşteriyi diğer müşterilerden ayrı tutmaya dikkat
ederdim. Unutamadığım anım , gündüz vakti tanımadığım orta yaşlarda bir müşteri geldi
siparişini verdi,masasını donattım hizmette hiçbir kusurum olmadı.Sıra hesap ödemeye
gelince hapishaneden yeni çıktım param yok borcum olsun , sen bir iyilik daha yap beni
memleketime gönder dedi.Yiyip içen hesap ödemeyen müşteriyi Çanakkale Biga’ya kalkan
otobüsün şoförüne emanet ettim.Aradan 4-5 yıl geçti fuar zamanı meyhaneye çoluk çocuk bir
aile geldi yiyip içip keyifli saatler yaşadılar, hesabı öderken beni tanıdın mı
dedi,tanıyamadım dedim,yaşanan olayı anlatınca anımsadım. “Bana yaptığın iyiliği eşime ve
çocuklarıma anlattım, şimdi sana borcumu ödemeye geldim, hakkını helal et” deyip masaya
çok ciddi bahşiş bıraktı”
Hayyam Meyhanesi günümüzde aynı titizlikle Meyhaneci Nihat Sezgin tarafından işletiliyor.
Günümüzde caddede üç meyhane kaldı, tektekçi Doğan Birli ile adlarını bir yere not ettiğim
yazılmayı bekleyen başka meyhane ve meyhaneciler var, caddeden kimler geldi kimler geçti.
FACEBOOK YORUMLAR